Pazartesi günü Paris’te Rojava Temsilciliği ve CDK-F ortak
bir basın toplantısı düzenledi. Konu Türkiye’nin 9 Ekim Rojava işgal
operasyonunda kimyasal silah kullanımı. Basın konferansına YPG sözcüsü
Nuri Mahmoud, bölgede incelemelerde bulunan Doktor Abbas Mansouran ve
Paris Rojava temsilcisi Khaled İssa katılım sağladı. Her üç konuşmacı
belge ve raporlarla Türkiye’nin beyaz fosforda dahil Rojava saldırısı
sırasında çeşitli kimyasal silahlar kullandığının belgelendiğini ve
bunların uluslararası kurumlara sunulduğunu ifade etti. Şimdi gözler
sürekli “deliliniz ne diyen” uluslararası kurumlarda!
Türkiye ve beyaz fosfor kullanımına ne zaman başladı buna
dair ilk somut bilgi 19 Aralık 2000 yılında Hayata Dönüş Operasyonu adı
verilen F Tipi Cezaevi operasyonuydu.
Ülke çapında bulunan cezaevlerinde yapılan operasyonlarda
toplamda 28 ölüm özelde de Bayrampaşa Cezaevi’nde gerçekleştirilen ve 12
kişinin ölümü ile sonuçlanan operasyon sonrası hala akıllarda kalan bir
resim var; “yaktılar bizi!” Daha sonra görülen davalar, bu sürecin
tanıklıkları sırasında tutuklular şöyle diyordu; “Beni yakan maddenin ne
olduğunu bilmek istiyorum. Kıyafetlerimiz yanmadı. Sadece vücudumuz
yandı.”
Dönemin Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanlığı
görevini de yürüten Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, o
dönem yanan tutukluların ne olduğunu öğrenmek istediği maddenin
uluslararası anlaşmalara göre kullanımı yasak olan beyaz fosfor
olabileceğini belirtiyordu. Özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında
kullanılan beyaz fosforun oksijenle temas ettiğinde çok yüksek
yanıcılığı olan ve tükenene kadar yanmaya devam eden bir kimyasal
olduğunu söyleyen Fincancı, “Savaşta ortaya çıkan duman ile gizlenme
özelliğinden yararlanılmıştır. İsrail’in 2009’da Gazze’deki saldırısında
da beyaz fosfor kullandığı belirtilmektedir. Bu olayda inceleme yapan
ekipler de giysilerin sağlam ancak yumuşak dokuların erimiş gibi yanık
olduğunu bildirmişlerdir” diyordu. Aynı şekilde Ekim 1999 yılında
Ulucanlar Cezaevine yapılan operasyonlarda kullanılan çeşitli
kimyasallar nedeniyle, o dönem orada bulunan tutukluların bedenlerinde
sürekli kendini yenileyen irinli yaraların çıktığını da hatırlamakta
fayda var.
Türkiyeli devrimcilerin Ulucanlar Cezaevinde kullanılan
kimyasal maddeleri ve 19 Aralık 2000 yılında tanıştığı ve ağır sonuçları
olan beyaz fosforu Türkiye asla kabul etmedi. Yılları bulan davalarda
sümen altı edilen konuyla 9 Ekim tarihinde Rojava’ya yönelen saldırıda
yeniden karşılaşıyoruz. Oysa aynı Türkiye ve Koalisyon güçleri Esad
rejimi ve destekçilerinin Haziran başında İdlib’in Han Şeyhun ilçesine
kullanımı yasak fosfor bombası attığını ifade etmiş ve yaygara
koparmıştı. Bu yaygaranın başını da Fransa çekiyordu. Ama bugün susmayı
yeğliyor.
Fransa devleti Rojava’ya yapılan saldırıların ardından 17
Ekim tarihinde yaralanan 13 yaşındaki Muhammed Hamid’in tedavisini
üstlenmiş ve Fransa’ya getirmişti. Erbilde Muhammed’i tedavi etmeye
çalışan uzmanlar, Muhammed’in vücudundaki yanıtların kimyasal silah
göstergesi olduğunu ifade ediyordu. Yine beyaz fosfordan bahsediliyordu.
Şimdi aylardır Muhammed Fransa’nın korumasında tedavi görüyor. Konuya
dair ser verip sır vermeyen Fransa, neyi gizliyor diye sormak gerekiyor.
Fransız basını özellikle Muhammed’in durumu hakkında yapmaya çalıştığı
haberlerde devlet güvenlik duvarına çarptı. Basının yorumu, “Fransa’nın
kimyasal kullanımını belgelediği ve bunu diplomatik anlamda Türkiye
üzerinde kullanmak için Muhammed’i sır gibi gizlediği” şeklinde.
Fransa’nın tutumuna bakıldığında, Rojava’da ortaya çıkan
bilgi, belge ve raporların Türkiye’yi uluslararası savaş hukuku gereği
yargılamanın önünde büyük engeller olduğunu gösterirken, diğer taraftan
bu anlamda diplomatik anlamda çalışmaları büyütme görevi Kürdistanlı
kurumların önünde duruyor!
Yorumlar
Yorum Gönder