Siyasi tutsak olduğu için


Tekirdağ F Tipi Kapalı Cezaevi’nde mide kanaması geçiren ve hastanelerce kabul edilmeyip kan kaybından yaşamını yitiren Hüseyin Polat’ın ağabeyi Hasan Polat, Tekirdağ Devlet Hastanesi yetkililerinin kendisine “Diğer hastaneler siyasi suçlu olduğu için kardeşini kabul etmedi” dediğini söyledi.

Hakkındaki müebbet hapis cezasından dolayı 25 yıl boyunca cezaevinde tutulan Hüseyin Polat (52), 25 Ocak’ta Tekirdağ F Tipi Kapalı Cezaevi’nde mide kanaması geçirdikten sonra yaşamını yitirdi. Rahatsızlanması üzerine Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne götürülen, muayenenin ardından cezaevine gönderilen Polat, cezaevinde durumu daha da kötüleşmesi üzerine yeniden hastaneye sevk edildi. Ancak burada “yer olmadığı” gerekçesiyle yatışı yapılmayan Polat, çevre hastanelere sevk edilmek istendi. Çevre hastanelerde de “yer olmadığı” gerekçesiyle Tekirdağ Devlet Hastanesi’nin farklı bir polikliniğinde yatışı yapılan Polat, aşırı kan kaybettikten sonra yaşamını yitirmişti. Hasan Polat, bilgi almak için cezaevi revirine bakan hemşireye telefon üzerinden ulaştı.
Polat’ın kayıt altına aldığı telefon görüşmesinde şu diyaloglar yaşanıyor:

Hasan Polat: Kardeşim ayın 24’ünde bizi aradı ve ‘Ben hiç iyi değilim. Bana iğne yapıldı. Vücudum hep şişti. Ben öleceğim galiba’ demesine rağmen neden o gün hastaneye kaldırmadınız?
Cezaevi hemşiresi: Devlet hastanesiyle ilgili bir şey söyleyemem ama ben kendimle ilgili bir şeyler söyleyebilirim. Hastaneden gün içerisinde geri göndermelerine rağmen ben tekrar tekrar çağırdım. Bunun sorumlusu biz miyiz diye sorarsanız biz burada personeliz. Zurnanın zırt dediği yer. Bize ne derlerse onu yapıyoruz.

Hasan Polat: Orada doktor yok mu? 
Cezaevi hemşiresi: Bizim kurumumuzda doktor yok. Sadece pazartesi ve perşembe günleri öğleden sonra muayeneye gelen bir doktor var, aile hekimliğinden temin edilen. Kurum içerisinde sürekli duran bir doktor yok.

Hasan Polat: 24 yıldır cezaevinde kalan bir tutsağın bütün hastalıklarını cezaevi bilir. Bunun bütün şeylerini bilmeniz lazım. Ona göre de bir müdahale edilmesi lazım. Bu neticede bir can ama bu yapılmamış. Cuma günü rahatsızlanıyor Cumartesi günü hastaneye kaldırılıyor. 
Cezaevi hemşiresi: Hayır, Cuma günü sabah saat 04.00’te 112 çağırılmış. 4-6 arası hastaneye gitmiş. Ben mesaiye geldiğimde tansiyon takibi vardı yakınınızın. Tansiyon takibi yaptım, tansiyonu yüksek çıktı. O da kan kustuğunu ifade etti. Ben de 112’yi çağırdım. 112 geldi ve gitti. Ondan sonra zaten gelmedi. Devlet hastanesindeydi.

Hasan Polat: Siz Cuma günü herhangi bir iğne yapmadınız mı?
Cezaevi hemşiresi: Hayır iğne yapılmadı.

Hasan Polat: Herhangi bir ilaç da mı vermediniz?
Cezaevi hemşiresi: Hayır ilaç vermedik. Bizim öyle bir yetkimiz de yok, doktor olmadığı için.

Hasan Polat: Siz cezaevinde herhangi bir iğne yapmadınız mı?
Cezaevi hemşiresi: Bir iğne var 16 Aralık’ta. Ağrı kesici. Boynum ağrıyor dediği zaman. Kaydı tutuluyor. Bunları kimin yaptığı da kimlerin yaptırdığı da belli ama bu konunun o iğneyle bir alakası yok. Yani yapılan iğne 16 Aralık’ta ve kaydı tutulmuş. UYAP sistemimiz var. Orada da bu mevcut. Çünkü günü gününe bu kaydı yapıyoruz. Sizin düşündüğünüz gibi öyle geriye dönme gibi bir şansımız yok. Günü gününe doktor kontrolünde yapılan bir iğne. Çünkü doktorlar olmadığı zaman bizler bir ağrı kesici bile veremiyoruz.

Hasan Polat: Siz böbrek yetmezliği diyorsunuz, kalp rahatsızlığı diyorsunuz. Kusma diyorsunuz. Sizin verdiğiniz imza yetkisiyle bu adam hastaneye kaldırılıyor. Hastaneden geri geliyor. Siz bakıyorsunuz tansiyonu yüksek. Tekrar hastaneye kaldırılıyor. Aradaki kayba bakın. Tam teşekküllü bir hastanede yatmış olsaydı, cihazlara bağlı olmuş olsaydı belki de şimdi yaşıyordu. Artı bir de biz hastaneyle görüştük. Hastane ‘Bizde buna müdahale edecek tam teşkilatımız olmadığı için civar hastaneleri aradık. Onlar da kabul etmedi’ diyor. Neden kabul etmediğini sorduğumda ise ‘ya yoğunluk olduğundan dolayı ya da siyasi suçlu olduğu içindir’ cevabını verdi.
Telefon görüşmesi burada sona eriyor.

Yorumlar