Elazığ depremi sonrası AKP iktidarının her şeyi olduğu
gibi depremi de ranta dönüştürdüğünü görmüş olduk. Fakat aynı zamanda
bütün bu süreç boyunca yaşananlar AKP/MHP rejiminin Kürtleri
ötekileştiren bir Apartheid rejimini inşaa ettiğini net olarak açığa
çıkardı. Depremin kendisi tek başına yeterince büyük bir felaket; ancak
Elazığ depremi ve sonrasında yaşananlar gösterdi ki, AKP/MHP faşizminin
son yirmi yılda halklarımıza yaşattığı ahlaki çöküntü doğal afetlerden
daha tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır!
Depremin hemen ardından toplum bir anda depremden çok
‘Elazığ’ın Kürt mü, Türk mü’ olduğuyla ilgili hale geldi. Sosyal medyada
birçok insan deprem üzerinden Kürtleri aşağılamaya çalışan mesajlar
attılar. Başlangıçta bunların sivil tepkiler olduğunu düşünebilirsiniz.
Fakat Elazığ Valiliğinin HDP’li belediyelerinin gönderdiği yardımı
Elazığ il sınırında durdurarak geri çevirmesi Türkiye’de inşaa edilen
Apartheid rejiminin kantı olmuştur.
Böylece alenen HDP ve Kürtler Elazığ Valiliği ve onu
teşvik eden devlet erkanı eliyle deprem koşullarında bile yardımı red
edilen, yardımına tenezzül edilmeyen bir halk olarak ilan edilmiş oldu.
Valiliğin tutumunda alenen görüldü ki Türkiye’de AKP/MHP rejimi
tarafından bir Apartheid rejimi inşaa ediliyor.
Kürtler HDP üzerinden ötekileştiriliyor; toplum dışı hale
getirilmeye çalışılıyor. HDP’nin halkta karşılığı olan bütün
yöneticileri cezaevinde; hala dışarıda olanlar ise rejimin için dolaylı
olarak bir karşılıkları olduğu için cezaevinde değiller.
Ben objektif durumu tespit etmeye çalışıyorum; bu
arkadaşlarımızın her birisi tek tek muhakkak çok iyi niyetli ve
halklarımız için iyi şeyler yapmak istiyor. Fakat gelin açık açık
soralım kendimize; hakkımızla kazandığımız yerel yönetimlerde
kayyumlarla irademiz yok sayılır ve bu kurumlar üzerinden halkımızla
doğrudan temasımızın önü kesilirken, binlerce HDP parti çalışanı
cezaevindeyken Parlamento’da olmamız kimin işine daha çok yarıyor?
Parlemento’da grubumuzun olmasının muhakkak bize de bazı
faydaları var; fakat HDP’nin Parlamentoda temsilini AKP/MHP faşizminin
kendini hem iç kamuoyunda hem de uluslararası platformda meşrulaştırma
aracı olarak kullandığını yadsıyabilir miyiz?
HDP’nin neredeyse bütün politik faaliyetleri yasaklanır,
polis zoruyla engellenir, çalışanları tutuklanırken Parlamento’daki
varlığının iktidar tarafından neredeyse tolere edilmesini neyle izah
edeceğiz. “Milletvekili Dokunulmazlığı” gibi saçmalıklara bu ülkede
kimsenin inanmadığını, devletin gerekirse Milletvekillerine nasıl
dokunduğunu kendi tarihimizden biliyoruz.
HDP hangi sebeple olursa olsun kendisini AKP/MHP faşizmine
kullandırmamalıdır. ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı
Benjamin Netanyahu ile birlikte açıkladığı ‘yüzyılın planı’ bütün
dünyada tepki topladı. Planın kendi içinde birçok eleştirilecek yönü
var; hatta öyle ki; İsrail içindenden de birçok insan hakları kuruluşu
ve ilerici Yahudi çevreler planı eleştirdiler…
Birçok çevre Trump ve Netanyahu’nun bu konuyu şimdi
gündemleştirmesinin her iki ülkede yaklaşan seçimler olduğu iddia etti;
bunların hepsini konuşabiliriz. Dünyada herkes buna ilişkin birşeyler
sözleyebilir; Trump/Netanyahu planını anti-demokratik bulabilir; ancak
AKP/MHP faşizmi içerde bir Apartheid rejimi inşaa ederken ve dışarıda
Kürt düşmanlığını bir devlet politikası haline getirmişken asla
demokrasiden, adeletten ve hakkaniyetten bahsedemez…
Bu dünyada demokrasi, adaleti ve hakkaniyeti en son ağzına
alacak iki insan varsa bunlardan birisi Erdoğan, diğeri de Bahçeli’dir.
Bu iki yanlış insanla söylenecek en doğru söz bile eğilir, bükülür
yanlış olur.
HDP’nin bu konuda söyleyecek bir sözü varsa bunu kendi
başına söyleyebilirdi, ki söylemeli de. Hergün HDP’li yöneticilerin
dillerinden düşürmedikleri AKP/MHP faşizmi ifadesinden sonra AKP ve MHP
ile birlikte bu kadar hassas bir konuda ortak bir metne imza atılması
muazzam çelişkili olmuştur.
AKP/MHP devlettir, onlarla, mücadele edersiniz, pazarlık
yaparsınız, günü gelir oturur konuşursunuz; fakat AKP ve MHP ile
herhangi ortak bir metinde kimse için demokrasi ve özgürlük talep
edemezsiniz. Bunu yaparsanız kendi inandırıcılığınızı da yitirirsiniz!
HDP acilen ortak metinden imzasını çekmeli, varsa söyleyecek bir sözü kendi başına söylemelidir.
Yorumlar
Yorum Gönder