Kürt iş veren Abdullah Canan’ı karakolda
işkenceyle katleden asker, mahkeme kararına rağmen salıverildi. 24
yıldır hukuk mücadelesi veren oğlu Tayyüp Canan, cenazenin bilinçli
biçimde bayram günü kendilerine verildiğini, o günden sonra hiç bayram
kutlamadıklarını söyledi.
NACİ KAYA / MA/İSTANBUL
DAİŞ yöntemlerini daha o dönemde ‘Yüksekova Çetesi’ olarak
bilinen devlet güçlerini kendilerine yaşattığını söyleyen Abdullah
Canan’ın oğlu Tayyüp Canan, babasının gözaltında katledilme hikayesini
ve adalet mücadelelerini anlattı.
Devlet politikaları sonucu 1990’lı yıllarda yakılan,
yıkılan köylerle on binlerce yurttaş yerinden göç etmek zorunda kaldı.
Köy yakmalarına karşı adalet mücadelesini yürütenleri ise daha farklı
bir hikaye bekliyor olacaktı. Tıpkı 17 Ocak 1996’da gözaltında
alındıktan sonra cansız bedenine bir bayram günü ulaşılan iş insanı
Abdullah Canan gibi. Yüksekova Komando Tabur Komutanlığı, 21 Kasım
1995’te Gever’e bağlı Befircan (Karlı) köyüne operasyon düzenledi.
Abdullah Canan ve akrabaları, operasyonun kendilerine mali zarar verdiği
gerekçesiyle operasyonun başındaki Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul
hakkında Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda
bulundu. Yurdakul’un tehditlerine rağmen suç duyurusundan vazgeçmeyen
Canan, 17 Ocak 1996’da özel otomobili ile Hakkari’ye giderken yol
üzerindeki Keremağa Köprüsü Puling Çeşmesi’nde gözaltına alındı. Canan’ı
gözaltına alan ise yetkisi dışında yol kontrolü yapan Yurdakul ve ona
bağlı askeri birlikti. Canan’ın kullandığı araba 21 Ocak 1996’da
Başkale-Van karayolu üzerinde, iki karakol arasında şarampole
terkedilmiş halde bulundu. Canan’ın işkence edilmiş bedeni ise 21 Şubat
1996’da bir bayram günü Yüksekova-Esendere Karayolu, Güldalı köyü
civarında bir menfezin altında bulundu.
Çağırıp ölümle tehdit etti
Abdullah Canan’ın oğlu Tayyüp Canan, babasının o dönem
şikayetinden vazgeçirilmek için jandarma tarafından çağrıldığını
hatırlatarak, babası ile Yurdakul arasında gerçekleşen görüşmeyi şöyle
aktardı: “Babam içeri girer girmez Yurdakul’a, ‘Yerin ne sıcak ama
köyümüzü yakıp yıktın. Şu an kış başladı insanlarımız nerede yaşayacak’
der. Bunun üzerine Yurdakul ahlaksız bir şekilde ‘Abdullah Canan yerin
ve yatağın bugün sıcak olabilir ama yarın soğuk olabilir’ diye cevap
verir. Babam, ‘Tehdit mi ediyorsun? Eğer korkak değilsen; Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum. Mahkeme kararıyla da yakılıp
yıkılan yerleri tespit ettirdim. Yapmadıysan aklanırsın. Bu kadar
korkuya gerek yok. Eğer durum böyle değilse de tam tersi bir şekilde
iftira attı diye de dava da açabilirsiniz’ der. Bunun üzerine katil
ruhlu kişilik sinirleniyor. İçeriye bir manga asker çağırıyor. Askerlere
hitaben, ‘İyi tanıyın, bana karşı dikleşen Abdullah Canan adlı şahıs
budur’ diyerek tehditlerde bulunur. Babam bu söylemler üzerine oradan
ayrılır.”
Bedeli ne olursa olsun
Yurdakul’la yapılan görüşmeden sonra babasının belirli
aralıklarla takip edildiğini aktaran Canan, “Babam, anneme ‘Bunlar beni
takip ediyor. Başıma bir iş gelebilir ama bedeli ne olursa olsun bunlara
hukuk önünde ders vereceğim’ der. Zaten kısa bir sonra da Hakkari’ye
giderken gözaltına alınması takip edilmesinin bir sonucu olacaktır”
dedi.
Babasının 17 Ocak 1996’da Gever’den Hakkari’ye gitmeden
bir gün önce noterde bazı resmi işlemler yaptığını kaydeden Canan, bu
noter işlemlerinin ardından babasının ne zaman Hakkari’ye gideceği
bilgisine ulaşıldığını belirterek, “Muhtemelen babam o tarihte de yine
takip edildi. Yani 17’sinde Hakkari’ye gideceği bilgisi alınıyor.
Yurdakul görevi olmamasına rağmen yol kontrolü yapıyor. Babamı orada
gözaltına alıp Yüksekova Tabur Komutanlığı’na götürüyor. O dönemde
iletişim pek gelişmediği için çok geç öğrendik babamın gözaltına
alındığını” şeklinde konuştu.
Ancak vinçle indirebilirler
O dönemde üniversite öğrencisi olduğunu ve durumu öğrenir
öğrenmez Gever’e gittiğini söyleyen Canan, şöyle devam etti: “Amcam
Esat Canan’la beraber Gever’e geçtik. Tüm resmi kurumlara başvurduk.
Herkesle görüştük. Babamın kullandığı araç 4 gün sonra Van-Başkale
karayolu üzerinde iki karakolun arasında bir uçurumdan bırakılmış bir
şekilde görüldü. Bilirkişi, ‘Bu araç ancak ve ancak bu uçuruma vinçle
indirilebilir’ tespiti yaptı.”
Vali sustu, sadece sustu
Araç bulunduktan sonra dönemin Hakkari Valisi’yle
görüştüğünü anımsatan Canan, yapılan görüşmeyi ise şöyle anlattı: “Vali,
bana ‘Yurdakul böyle bir şey yapamaz’ dedi. Bunun üzerine Vali’ye,
‘Sayın Vali bu adamın yol arama yetkisi var mı? Yok. Peki, niye yol
araması yaptı. Babam şehir dışına çıkarken, polis kaydını almış. Peki,
Yeniköprü Hakkari-Yüksekova-Van yol ayırımına gitmemiş, bu yol ayırımı
kimin gözetiminde, devletin gözetiminde değil mi? Evet. Peki, bu yol
ayırımında bu araç nasıl askeri noktayı geçti de Van/Başkale ilçesindeki
bir uçurumun kenarına bırakıldı. Bu yol aramasını yapan kim?’ dedim.
Savcılığın yaptığı keşif tutanağını gösterdim. Peki, iki karakol
arasında bu araç bulunmuşsa, bu aracı vinç indirmişse bunu kim yaptı?
Vali sustu, sadece sustu. Sustu ve hiç cevap vermedi.”
Saldırdılar ama vazgeçmedik
Babasının gözaltında kaybedilmemesi için Hükümet Konağı
ve Tabur Komutanlığı’nın önünde eylemler yaptıklarını hatırlatan Canan,
“Biz, ‘Abdullah Canan’ı sağ aldınız sağ istiyoruz’ deyip eylemler
yaptık. Bize saldırılar oldu. Her türlü baskıya maruz kaldık. Ama
vazgeçmedik. Biz vazgeçmeyince onlar da ‘Bunlar vazgeçmeyecekler, en
iyisi biz bunlara bu cenazeyi verelim’ diye düşünmüş olacaklar ki…” diye
konuştu.
Yüzündeki beni bile kesmişlerdi
Çetin bir mücadeleden sonra 35 günün ardından babasının
cenazesinin Güldalı köyü civarında bir karakola 300 metre uzaklıktaki
menfez altında bulunduğunu söyleyen Canan, şunları paylaştı: “Yakın
mesafeden 7 kurşunla öldürülmüştü. Boğazı kesilmişti. Babamın yüzünde
bir beni vardı, hayrandım o benine, onu bile kesmişlerdi. Babamın
cenazesinin bulunduğu gün bir bayram günüydü. Düşünebiliyor musunuz? Bir
bayram günü size bir cenaze getiriliyor. Bunlar bilinçli yapılan
şeylerdir. Zaten o günden sonra bizim evde bayram kutlanmadı.”
Mahkeme kararı olmadan saldılar
Babasının cenazesinin bulduktan sonra adalet
arayışlarından vazgeçmediklerini söyleyen Canan, şöyle sürdürdü:
“Yurdakul’un dışında kimsenin babamı öldüremeyeceğini söyledik. Bunun
üzerine katilleri yargılamaya başladılar. Tabur’da görev yapan itirafçı
Kahraman Bilgiç savcılığa verdiği ifadede, taburda babama işkence
yaptığını ve katil Yurdakul’un talimatıyla Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat
Yiğiter tarafından öldürüldüğünü söyledi. Yine aynı şekilde Albay Kamber
Oğur, olayın geliştiği yılın Şubat ayında babamın taburun revirinde
başı sarılı bir vaziyette gördüğünü söyledi. Diyarbakır Devlet Güvenlik
Mahkemesi (DGM) soruşturma açtı. Katiller, mahkeme kararıyla cezaevine
girdiler ama mahkeme kararı olmaksızın cezaevinden salındı. Mahkemeye
rağmen saldılar.”
AİHM, Türkiye’yi mahkum etti
Davanın mahkemeler arasında gelgitlerinden sonra Hakkari
Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla sanıklar hakkında beraat verildiğini
söyleyen Canan, “Türkiye yargısında sonuç alamayınca Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduk. AİHM, vermiş olduğu karar aynı şu
şekilde: ‘Türkiye yargısının vermiş olduğu karar gülünçtür. Türkiye
yargısının vermiş olduğu karara şaşırmamak gerekir. Canan’ı gözaltına
alınıp işkence edenleri isimleri bellidir. Bu şahsılar Canan’ı
katletmişlerdir.’ Ve AİHM, Türkiye’yi 2007 yılında mahkum etti” şeklinde
konuştu.
“AİHM kararıyla bu katiller teşhir edildi” diyen Canan,
“Gün gelecek buna inanıyorum. Bu katiller bağımsız yargıçlar tarafından
yargılanıp, gerekli cezalar alacaklardır. Bunları koruyup kollayan
zihniyetlere, sesleniyorum; adalet bir gün size de gerekli olacak. Bu
katilleri koruyup, kollamayın ve yargı önüne çıkarın. Bu katilleri,
AİHM’in verdiği karar doğrultusunda yargılayın ve cezalandırın. Adaletin
olmadığı yerde, cinayetler olur, katiller türer” ifadelerini kullandı.
Katiller bir gün yargılanacak
“Galatasaray Meydanı bu katilleri teşhir ettiğimiz bir
mekandı. O yüzden yasakladılar. Peki, yüreğimizdeki acıyı ve adalet
arayışımızı nasıl yasaklayacaklar” diyen Canan, sözlerini şöyle
sonlandırdı: “Bu acı yanan kor bir ateş. Bu acımız ancak ve ancak
gerçeklerle yüzleştirildiği ve katillerle yüzleştiğimiz gün diner. Ve
inanıyorum gerçek bir adaletin önünde bu katiller bir gün
yargılanacaklar.”
Yorumlar
Yorum Gönder