Hakkındaki müebbet hapis cezasından dolayı 25 yıl
boyunca cezaevinde tutulan Hüseyin Polat (52), 25 Ocak’ta Tekirdağ F
Tipi Kapalı Cezaevi’nde mide kanaması geçirdikten sonra götürüldüğü
hastanede yer olmadığı için yatırılmadığı ve kan kaybından ölmesinin
beklendiği ortaya çıktı.
Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde mide kanaması geçiren Hüseyin
Polat’a hastane bulamadığı için yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. Devlet
hastanesinde ”yer olmadığı” iddiasıyla başka hastanelere yapılan sevk
sırasında da aynı cevap alındığı öğrenildi.
Hakkındaki müebbet hapis cezasından dolayı 25 yıl boyunca
cezaevinde tutulan Hüseyin Polat (52), 25 Ocak’ta Tekirdağ F Tipi Kapalı
Cezaevi’nde mide kanaması geçirdikten sonra yaşamını yitirdi.
Rahatsızlanması üzerine Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne götürülen Polat,
burada “yer olmadığı” gerekçesiyle yatışı yapılmadı. Diğer hastanelere
sevk edilmek istenen Polat, oralarda da yer olmadığı gerekçesiyle aynı
hastanenin farklı bir polikliniğinde yatışı yapıldı. Yatışı yapılana
kadar çok fazla kan kaybeden Polat, hastanede yaşamını yitirdi.
Polat’ın ağabeyi Sinan Polat, kardeşinin hastane ve
cezaevinin ihmalkarlığı sonucu katledildiğini belirterek, sorumlular
hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
İğneden sonra vücudu şişiyor
Polat, “Hüseyin 23 Ocak’ta bir boyun ağrısı çekiyor.
Revirde götürülüyor ve burada kendisine bir iğne yapıyorlar. O iğne
kardeşime olumsuz etki ediyor ve vücudu şişiyor. Bunun üzerine 24
Ocak’ta Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne kaldırıyorlar. Ancak sözde yer
olmadığı ve kendisine bakacak branştan doktorun olmadığı gerekçesiyle
yatışı ilk başta yapılmıyor ve buradan başka hastanelere sevk edilmek
isteniyor. Fakat diğer hastanelerde dolu olduklarını söyleyerek hastayı
kabul etmiyorlar. Bunun üzerine aynı hastanedeki farklı bir branştaki
doktor tarafından kontrol edilmeye çalışılıyor” şeklinde anlattı.
Ben öleceğim galiba…
Kardeşinin 24 Ocak’ta kendilerini telefonla aradığını
belirten Polat, “Hüseyin, babama ‘Ben hiç iyi değilim. Vücudum hep
şişti. Ben öleceğim galiba’ diyor. Konuşma sırasından telefon elinden
düşüyor. Görüşmenin akşamında mide kanaması geçiriyor ve hastaneye
kaldırılıyor. Hastaneye hemen yatırılmadığı için 2 bin 200 mililitre kan
kusuyor. Ancak geç müdahale edildiği için vefat ediyor” dedi.
Cezaevi yönetiminin konuya ilişkin henüz kendilerine
açıklama yapmadığını dile getiren Polat, kardeşinin eşyalarını almak
için cezaevine gideceğini ve ardından bilgi almak için kaldırıldığı
hastaneye başvuracağını söyledi. Polat, şunları kaydetti: “Bize şimdiye
kadar sadece hastanede yapılan tetkiklerin sonucunu verdiler. Zaten
bunlar da anlayacağımız dilden değil. Doktorun biri ‘Yoğun bakımda yer
yoktu o yüzden başka polikliniğe yatışı yapıldı’ diyor. Yani hastanede
çok bekletiliyor. Kardeşim zaten bekletildiği için kan kaybından
ölüyor.”
Kardeşinin cenazesini Bursa’da defnettiklerini söyleyen
Polat, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını aktardı.
Hastanenin kamera ve ses kayıtlarını da istediklerini belirten Polat,
“Burada kardeşime ne yapıldığını öğrenmek istiyoruz. Bizi bu konuda ikna
etmeleri lazım. Konuya ilişkin İnsan Hakları Derneği’ne (İHD)
başvurduk. Bunun peşini bırakmayacağız” diye konuştu.
MA/İSTANBUL
Türkoğlu’da tek sıra dayatması
Tarsus ve Türkoğlu cezaevlerinde tutuklu bulunanlar,
aileleriyle yaptıkları görüşmede tek sıra dayatmasına maruz kaldıklarını
belirterek, yaşadıkları hak ihlallerini paylaştı.
Maraş’taki Türkoğlu 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde
tutulan Serhat Yıldırım (23) ile Mersin Tarsus 1 No’lu T Tipi Kapalı
Cezaevi’nde tutulan Erkan Taşkan, aileleriyle yaptıkları görüşmede
cezaevlerinde karşı karşı kaldıkları hak ihlallerini aktardı. Tecride
karşı başlatılan açlık grevi eylemleri sonrası hak ihlallerinin
arttığını belirten tutsaklar, keyfi uygulamalarla karşı karşıya
kaldıklarını söyledi.
Türkoğlu Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve ”örgüt üyesi
olmak” iddiasıyla 13 yıl hapis cezasına çarptırılan Serhat Yıldırım, söz
konusu ihlalleri telefon görüşmesinde ailesine iletti. Yıldırım’ın
ağabeyi Reşat Yıldırım (32), kardeşinin daha önce de cezaevinde darp
edildiğini belirtti. Kardeşinin ayakta sayım dayatmasının yapıldığını
söylediğini ifade eden ağabey Yıldırım, “Gardiyanlar koğuşa girdiği
zaman tutukluların ayakta hizaya girmesini istiyor. Tutuklular
koğuşlarından çıkarıldığı zaman tek sıra halinde ve kolları koridor
duvarlarına sürtecek şekilde yürünmesi dayatılıyor. Gardiyanlar, ‘dur,
dön, devam et’ gibi komutları tutuklulara dayatıyor” diye aktardı.
Görüşe gittikleri zaman gözleri önünde kimi zaman
tutsakların darp edildiğini ve kötü muameleyle karşılaştıklarını anlatan
ağabey Yıldırım, karşı çıktıklarında ise ”Görüş yasağı uygularız”
tehdidine maruz kaldıklarını kaydetti. Yıldırım, şöyle devam etti:
”Tutuklulara kitap ve gazeteler verilmiyor. Tutukluların haftalık sosyal
faaliyetleri engelleniyor ve diğer koğuşlar ile görüşme yapmaları
yasaklanmış. Adli tutukluların açık görüş süreleri 80 dakika iken,
siyasi tutukluların açık görüşleri 40 dakika yapılıyor. Bu uygulamalar
haksız ve hukuksuz.”
Revire çıkarmıyorlar
Tarsus Cezaevi’nde tutulan ve yaklaşık 5 yıl önce ”örgüt
üyesi olmak” suçlamasıyla 13 yıl 6 ay hapse çarptırılan Erkan Taşkan ise
hak ihlallerini kendisini görmeye giden annesi Rasime Taşkan’a (45)
anlattı. Taşkan, hastalanan arkadaşlarının revire çıkarılmadığını ve
ısınma ile sıcak su sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını aktardı.
İhtiyaçlarını karşılamak için alışveriş yaptıkları cezaevi kantininde
her şeye fahiş fiyatlar uygulandığını kaydeden Taşkan, kendilerine
verilen yemeklerin her geçen gün azaltıldığını söyledi.
Tutsaklar için harekete geçilmeli
Zindanların tam bir işkencehane ve ölüm evleri haline
getirildiğini belirten PKK-PAJK Zindan Komiteleri, tüm halkı harekete
geçmeye çağırdı.
PKK-PAJK Zindan Komiteleri tarafından yapılan açıklamada,
Türk çete devletinin imha ve soykırım siyasetinin her alanda en kirli ve
ahlaksız yöntemlerle devam ettiği; dışarda-içeride Kürt’e reva
görülenin sadece ve sadece ölüm olduğu vurgulandı. “En
iyi Kürt ölü Kürt’tür, iradesi kırılmış, teslim alınmış ve kendisi
olmaktan çıkmış Kürt’tür’’ anlayışının bugün en pervasız şekilde ve
yöntemlerle hayata geçirildiği belirtilen açıklamada, şunlar ifade
edildi: “Bu politikanın ve insanlık dışı anlayışın bir sonucu olarak
başta İmralı Cezaevi olmak üzere zindanlar tam bir işkencehaneye
dönüştürülmüş ve ölüm evleri haline getirilmiştir…
Bu durumun önüne
geçmenin tek yolu karşı çıkmaktan, kabul etmemekten, sessiz ve suskun
kalmamaktan, tepkisini ortaya koymaktan, yani direnişten geçmektedir.
Başta tutuklu ve şehit ailelerimiz olmak üzere, demokratik siyaset,
gençlik ve kadın örgütleri, toplumun örgütlü diğer tüm yapıları böylesi
bir direnişin öncülüğünü yapma sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar.
Bizler için gün korkularından sıyrılma, faşizme karşı direnişe geçme ve
yoldaşlarımızın hesabını sorma günüdür. Tüm halkımızı, demokratik
kamuoyunu harekete geçmeye ve İmralı tecrit ve işkence sistemini kırma
temelinde ‘Zindanlardan tabutlar çıkmasın’ şiarıyla devrimci tutsaklara
sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Tek kişilik hücrede ayakta sayım
Konya Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Hasan
Muhammed İbiş, tek kişilik hücrede ayakta sayım uygulamasına maruz
kaldığını bildirdi. Tek kişilik hücrede kalan İbrahim Sütçü’ye de hücre
cezası verildi.
Konya Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan İbrahim
Sütçü, ailesi aracılığıyla maruz kaldıkları insan hakları ihlallerini
aktardı. Sütçü’nün kardeşi Sevim Sütçü, kardeşinin yaklaşık 4 yıldır
Osmaniye Cezaevi’nde kaldığını ve 26 Eylül 2019’da Ereğli Cezaevi’ne
sürgün edildiğini belirtti. Kardeşinin yaklaşık dört aydır tek kişilik
hücrede tutulduğunu kaydeden Sütçü, “Kardeşim sürgün edildiğinde o gün
evi araması gerekiyordu, aramayınca cezaevini aradık ve kardeşimin orada
olmadığını söylediler. Ancak başka bir bilgilendirme yapmadılar. O gün
kardeşimin kaybolması bizde bir travma yarattı, girişimlerimiz sonucunda
ancak Ereğli’ye sevk edildiğini öğrendik” dedi.
Hücre içinde hücre cezası!
Kardeşine gazete verilmediğini dile getiren Sütçü, tek
kişilik hücrede tutulduğunu ve günde sadece bir saat havalandırmaya
çıkarıldığını dile getirdi. Sütçü, “İbrahim tek kişilik hücrede olmasına
rağmen hücre cezası veriliyor. Kardeşim aynı zamanda iletişim cezası
aldı ve iki hafta ondan hiçbir haber alamayacağız” şeklinde konuştu.
Kürtçe mektuba soruşturma
Kürtçe mektuplarının disiplin soruşturmasına neden
olduğunu söyleyen Sütçü, şöyle devam etti: “İbrahim’in her adımı
disiplin cezası olarak dönüyor. Kardeşimin tek kişilik hücrede
tutulmasını ise cezaevi idaresi ‘örgütleme yapacak’ diye götürmediğini
açıklamış. Kardeşim Osmaniye’deyken fiziksel şiddete maruz kalıyordu,
Ereğli Cezaevi’nde ise psikolojik şiddete maruz kalıyor.”
Kürt olduğu için
Anne Nazife Sütçü ise şunları dile getirdi: “Oğluma hücre
içerisinde hücre cezası vermişler. Oğlumun psikolojisinin bozulmasını
istiyorlar. Kürt olduğu için baskıya maruz kalıyor. Bu ülkede adalet yok. Cezaevlerinde bu kadar işkence olması normal mi?”
ÖHD rapor hazırladı
Konya Ereğli Cezaevi’ne giden Özgürlük İçin Hukukçular
Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi, hazırladığı raporda ailelerin anlatımlarını
teyit etti.
Yorumlar
Yorum Gönder