Başkentgaz’ın, Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na 8
milyon dolar bağış yaptığı belgelendi. Üç yılda toplanan bağış ve
yardımlar, önceki üç yılın 32 katı. Bu artışla 220 adet
Başkentgaz-Kızılay-Ensar üçgeni kurulabiliyor.
Elazığ depremi sonrası yaptığı açıklama ve Ensar Vakfı’na
aktarılan yüklü bağış sonrası tartışma konusu olan Kızılay Başkanı Kerem
Kınık’ın, oğlu Muhammed Furkan’ı Genç Kızılay’ın başkan yardımcısı
yaptığı ortaya çıktı.
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmam-Hatip’ten arkadaşı eski
bakkal Aziz Torun’un sahibi olduğu Torunlar Holding’e ait
Başkentgaz’ın, Kızılay’ı paravan olarak kullanarak Ensar Vakfı’na 8
milyon dolar bağış yaptığı ortaya çıktı. Bağışın 7 milyon 925 bin doları
Ensar Vakfı’na giderken, kalan 75 bin dolarlık kısmı Kızılay’ın
hesabında kaldı. Olayı doğrulayan Kızılay, Başkentgaz’ın ‘öğrenci yurdu
yapılması koşuluyla’ Ensar’a kendileri üzerinden bağış yaptığını öne
sürdü. Üç kurum arasındaki bu para trafiği, ülkedeki karanlık ilişkiler
ağını ve siyasal İslamcı sistemin nasıl işlediğini bir kez daha ayyuka
çıkardı.
Ankara’nın doğalgaz ihalesini 2013’te alan Başkentgaz’ın,
Elazığ depreminden hemen sonra para yardımı isteyip yurttaşların
tepkisini çeken Kızılay’ı kullanarak, ismi çocuklara yönelik istismar
vakalarıyla gündeme gelen AKP bünyesindeki Ensar Vakfı’na 8 milyon dolar
bağışta bulunduğu açığa çıktı. Başkentgaz’ın, Kızılay’a yazdığı 29
Aralık 2017 tarihli bağış dilekçesinde, kuruma aktarılan 8 milyon
dolarlık bağış tutarının 75 bin dolarlık kısmının Kızılay
faaliyetlerinde değerlendirilmesi, kalan 7 milyon 925 bin doların ise
Kızılay ile Ensar Vakfı arasında yapılacak protokol kapsamında yurt
inşaatında kullanılması amacıyla Ensar Vakfı’na aktarılmasının talep
edildiği görüldü. Dilekçede, Başkentgaz Genel Müdür Vekili Asım Yüksel
ve Başkentgaz Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun’un imzaları yer aldı.
Kızılay hiç de yadırgamıyor
Konuya ilişkin haberin ‘gazzetta9.com’ adlı haber
sitesinde yayımlanmasının ardından Kızılay Genel Müdürlüğü bir açıklama
yaparak olayı doğruladı. Kurum tarafından yapılan açıklamada,
‘hayırsever firma’ olarak tanımlanan Başkentgaz’ın, öğrenci yurdu
yapılması koşuluyla Ensar Vakfı’na bağışta bulunduğu, Kızılay’ın da bu
şartı, bağışçının istedikleri doğrultusunda yerine getirdiği belirtildi.
Kızılay, bu bağış biçiminin prosedüre uygun olduğunu ima etti.
BirGün’ün haberine göre Başkentgaz-Kızılay-Ensar Vakfı
üçgeni, AKP-MHP yönetimindeki dinci-ırkçı sistemin nasıl işlediğini tüm
çıplaklığıyla bir kez daha gözler önüne serdi. Torunlar GYO’ya ait olan
Başkentgaz’ın, hükümete yakın Ensar Vakfı’na yaptığı net 7 milyon 925
bin dolarlık bağış, “Türkiye’de ihale almanın şartı bu mu?” sorusunu
gündeme getirdi. Kamuya ait bir yardım kuruluşu olan Kızılay’ın da bir
paravan gibi kullanılarak, şirketlerle yandaş dernekler arasındaki para
transferinin aktörü olması da olaydaki bir başka skandal olarak öne
çıktı. Öte yandan, yurttaşın doğalgaza ödediği paranın dolaylı da olsa
Ensar Vakfı’na aktığı kesinlik kazandı.
Neden doğrudan değil?
Bağışı doğrudan Ensar Vakfı’na değil de Kızılay üzerinden yapan Başkentgaz, bu yöntemle iki avantaj elde etti;
- Vergi konusunda sağlanan avantaj oldu. Şirket, bağışı ‘kamuya ait dernek’ statüsündeki Kızılay’a yapıyor gibi görünerek, 8 milyon dolarlık bedelin tamamını gelirinden düşme ve böylece daha az vergi ödeme olanağı yakaladı. Başkentgaz, bu hamleyle yaklaşık 1,5 milyon dolarlık bir vergi indirimini hanesine yazdırdı.
- Halkla ilişkiler boyutu… Başkentgaz, adı BirGün’ün ortaya çıkardığı çocuk istismarlarıyla anılan Ensar Vakfı’na doğrudan yardım yapmayarak, olası bir kamuoyu tepkisinin önüne geçmeye çalıştı. Ayrıca bu yöntemle, kamudan ihale alan bir şirketin, AKP iktidarına yakın bir derneğe para transferi yaptığı perdelenmek istendi.
Bağışlar 32 katına çıktı
Başkentgaz, Kızılay ve Ensar Vakfı üçgeni ülke gündemine
bomba gibi düştü. Kızılay Yönetim Kurulu Başkanı Kerem Kınık Habertürk
televizyonunda Veyis Ateş’in programında gayrimeşru para transferini
itiraf etti. Kınık “vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başka.
Farkı şudur, devlet size yasal olarak bir imtiyaz tanıyor” diyerek
skandalın yasal zemine oturduğunu onayladı. Belgelenen ve itiraf edilen
habere göre tezgah özetle şöyle işliyordu:
- Başkentgaz, yurttaşın doğalgaz faturalarından gelir elde ediyor.
- Bu gelirin 8 milyon dolarlık kısmını Ensar Vakfına aktarması şartıyla Kızılay’a veriyor.
- Söz konusu 8 milyon dolarlık parayı gider göstererek yaklaşık 1,5 milyon dolarlık vergi avantajı sağlıyor.
- Böylece kamu hazinesine girecek olan para Ensar Vakfı’na gidiyor ve bu operasyona Kızılay Derneği paravan yapılıyor.
Bu dört adımda özetlenecek tezgahın aslında sadece tek bir
örnekte görülmediğine ilişkin kuvvetli şüphe oluşmuş durumda. Özellikle
son yıllarda iktidarın rant ağını İslamcı dernek ve vakıflarla organize
ettiği kamuoyuna sıkça yansımıştı. Bunun üzerine BirGün’den Ozan
Gündoğdu, Kızılay Derneği’nin kamuoyuna açık ve sitesinde yayımlanan
mali belgelerini inceledi. Belgelere göre Kınık dönemindeki üç yılda
kurumun diğer bağış ve yardımlarla elde ettiği gelir tam 32 katına
çıkmış durumda. Bu izaha muhtaç gelirin ne kadarının Başkentgaz
operasyonunda olduğu gibi “şartlı para aktarımı” olduğu bilinmiyor. Zira
Kerem Kınık bağışçılarının sırlarını koruyacağını söylüyor.
Kerem Kınık, 2016’da Kızılay’ın Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na atandı. Kınık, başkan olmadan önceki üç yılda yani 2013,
2014 ve 2015 yıllarında Kızılay toplam 214 milyon 145 bin TL bağış
toplamıştı. Buna karşılık Kınık’ın başkan olduğu yıl olan 2016 ve
sonrası 2017 ile 2018’i kapsayan üç yılda toplanan bağış miktarı 6
milyar 899 milyon TL’ye fırlayıverdi. Böylece Kınık döneminde toplanan
bağışlar üç yıllık dönemlerin kıyaslamasıyla 32 katına çıkmış oldu.
Belgelere göre 2015’ten Kerem Kınık’ın başkan olduğu
2016’ya geçilirken bağış ve yardımlar tam 22 katına çıktı. 2015’te 54
milyon 355 bin 93 lira olarak kayıtlara geçen “diğer yardım ve bağışlar”
kalemi 2016’da 1 milyar 173 milyon 63 bin 20 liraya yükseldi. Sadece
bir yıldaki artış oranı yüzde 2 bin 58. Başka bir hesapla Kınık başkan
olunca bağış ve yardımlar 20 kat arttı.
Belgelerin satır araları bununla sınırlı değil. 2016’da 20
kat artan bağışlar 2016’dan 2018’e kadar geçen sadece iki yılda yüzde
194 daha yükseldi. Böylece 2016 yılında 1 milyar 173 milyon 63 bin lira
olan diğer bağış ve yardımlar kalemi 2018’e gelindiğinde 3 milyar 465
milyon 957 bin liraya fırlıyor.
220 tane daha olabilir
Başkentgaz operasyonu büyük skandalın sadece binde 5’ini
oluşturuyor olabilir. Şöyle ki; Başkentgaz’dan Kızılay’a yapılan 8
milyon dolarlık transferin belgesi 27 Aralık 2017’ye ait. Bu tarih
itibarıyla dolar kuru 3,82 TL. Yani para transferinin lira karşılığı 30
milyon 560 bin TL. Ancak sadece Kınık’ın başkan olduğu sene bağış ve
yardımlardaki artış tutarı nominal olarak 1 milyar 121 milyon TL. Başka
bir hesapla sadece bir yıllık olağanüstü artışla Başkentgaz transferi
büyüklüğünde tam 36 adet para transferi yapılabiliyor. İki yıllık artış
tutarı ile tam 72 adet, 3 yıllık artış tutarı ile 112 adet başkentgaz
transferi büyüklüğünde para, İslamcı dernek ve vakıflara
geçirilebiliyor. Başka bir deyişle 2016 ile 2018 arasındaki olağanüstü
artışın yarattığı toplam para ile Başkentgaz-Kızılay-Ensar üçgeni
büyüklüğünde tam 220 adet üçgen kurulabiliyor. 2019’daki mali belgeler
ise henüz kamuoyuna açıklanmadı.
Oğlunu yardımcı yapmış!
Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın, oğlunu da Kızılay’da
yönetici yaptığı ortaya çıktı. soL Haber Portalı‘nda yer alan habere
göre, Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın oğlu Muhammed Furkan’ın Genç
Kızılay’ın başkan yardımcısı olduğu ortaya çıkarken, sitede yer alan
”biyografisi” ise şöyle: 1993 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Şehir
Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği okudu. Sağlık sektöründe
kariyerine başlayan Kınık, TRT World kanalının World Citizen Sosyal
Sorumluluk İnsiyatifi’nde görev almaktadır. 2016 yılında Genç Kızılay
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olan Kınık, Genç Kızılay Başkan Yardımcısı
ve Uluslararası İlişkiler Birimi Sorumlusu olarak görevine devam
etmektedir. Kınıklar’a ilişkin sosyal medyada yer alan bir paylaşımda,
devlet övünç madalyası aldığı bilgisi yer alıyor. Söz konusu madalyanın
15 Temmuz için verildiği belirtiliyor. Öte yandan Furkan Kınık’ın da
aralarında olduğu ”Genç Kızılay” yöneticilerinin 2017 yılında
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı Dolmabahçe’de iftarda
ağırladığı da öğrenildi.
HDP: Bağışlar açıklanmalı
HDP Milletvekili Necdet İpekyüz tarafından yapılan yazılı
açıklamada, Kızılay Genel Müdürlüğü’nün olayı doğruladığı belirtilerek
şöyle denildi: ”Başkentgaz yönetiminin söz konusu yüksek miktardaki
bağışı Kızılay üzerinden başka bir ‘vakfa’ şartlı aktarım süreci
kamuoyuna açıklanmalıdır. Sadece Ensar Vakfı’na değil benzer şekilde
yapılan tüm ‘bağışlar’ kamuoyuna açıklanmalıdır. Doğalgazın temel
tüketim düzeyinde ücretsiz bir hak olmasını önerdiğimiz tekliflere
karşın, ‘kaynak yok’ diyenler söz konusu Ensar Vakfı ve benzerleri
olunca milyon dolarlık ‘bağış‘ yapabilmektedir. Doğalgaz faturalarını
ödeyemediği için soğukta kalan milyonlarca yurttaşın hakkını gasp eden
tekelci doğalgaz şirketlerinin karları acil bir şekilde denetim altına
alınmalı ve haksız kazanç önlenmelidir. Türkiye’deki özelleştirme
furyasının sonucunda kendisi de yandaş olan bir firmaya (Torunlar
Holding) satılan Başkentgaz’ın 8 milyon doları neden Ensar Vakfı’na
aktardığını bilmek halkımızın hakkıdır.”
İktidarın arka bahçesi
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de Meclis’e
araştırma önergesi verdi. Tekin, özetle şunları söyledi: ”Kızılay,
siyasi iktidarın arka bahçesi olmaya başladı. Yönetsel olarak bağımsız
olması gereken kuruluş, yürütülen hizmetin en önemli ilkesi olan
tarafsızlık ilkesini yok saymaya başladı. Kızılay, geldiğimiz
noktada yolsuzluk, usulsüzlük ve yandaşlık gibi iddialarla gündeme
gelmeye başladı. Kızılay’ın kuruluş amacına aykırı, şaibeli ve usulsüz
faaliyetlerin olup olmadığının araştırılması, Türk Kızılay’ın insanı
yardım konusundaki işlevini etkin yürütüp yürütmediğini ve bu konudaki
eksiklerin saptanarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis
Araştırması açılmasını talep ediyoruz.”
ANKARA
Otoriterleşme yolsuzluğu artırıyor
SELMAN GÜZELYÜZ / MA/ANKARA
Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde tarihindeki en düşük
puanı alan Türkiye’nin durumunu değerlendiren ekonomist Aziz Konukman,
“Otoriterleşme arttıkça yolsuzluk artar” dedi.
Her yıl yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi ile dünya
genelindeki ülkelerin yolsuzlukla mücadeledeki başarısını değerlendiren
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2020 sonuçlarını geçtiğimiz günlerde
açıkladı. Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde bir yıl içinde 13 sıra
düşerek, 180 ülke arasında 91. sırada yer alan Türkiye, böylece ülke
tarihindeki en düşük sırayı aldı. Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyesi 28
ülke ile karşılaştırıldığında en son sırada yer aldı. 36 Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi ülke arasında sondan 2. sırada
bulunan Türkiye, G20 ülkeleri arasında ise sondan 4. sırada yer aldı.
2013’te en üst sırada bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri
grubundaki Türkiye, açıklanan son verilerle birlikte grupta 5. sıraya
geriledi.
Prof. Dr. Aziz Konukman, neo-liberal politikaların
yolsuzluk ürettiğini belirterek, “Bu sistem, demokrasi ile birlikte
yürümüyor. Kuram, bize neo-liberal politikaların ancak askeri rejimle
yönetilebilir olduğunu söylüyor. Sonuç olarak otoriterleşme arttıkça
yolsuzluk artar” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Şahinöz de Türkiye’nin artan Yolsuzluk
Algı Endeksi’nin ülkenin kriz içinde bocalayan ekonomisini daha da zora
sokacağına işaret etti. Şahinöz, şunları söyledi: “Bir ülkedeki
yolsuzluk oranı yatırımcılar için en az o ülkenin pazar büyüklüğü kadar
önemlidir. Dolayısıyla Türkiye’nin yolsuzluk algısının artması doğrudan
yabancı sermaye yatırımcısını ürkütür ve Türkiye’ye gelmelerini
yavaşlatır. Ülkede yatırım
yapan firmalar için de frenleyici bir veridir. Hukuk sistemi, adalet ne
kadar güvenli ise yatırım da o kadar artar. Yolsuzluk ortamı hem
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını hem de yerleşik yatırımları
olumsuz etkileyecektir. ”
İktisatçı Mustafa Sönmez ise yolsuzluklarla birlikte
ülkelerin ekonomi büyümesinin düşüş yaşadığına dikkat çekerek, şunları
ifade etti: “Kamu sektörü verimliliği azalmakta ve gelir eşitsizliği
artmaktadır. Buna benzer birçok etkiyle, halkın devlete olan güven
duygusu sarsılmaktadır. AKP sermaye ile olan ilişkilerinde kayırmacı bir
davranış içinde. Kaynakları kendisine yakın şirketlere dağıtıyor.
İnsanlar artık bunu görüyor. Tabi ki bir AKP devletine olan güven
azalıyor. İhaleler kendi yandaşlarına veriliyor. Devlet dairesine
kendilerine yakın insanları alıyorlar. Sonuç olarak yeni rejim ile
yolsuzluk arasındaki ilişki bundan sonra daha da artacaktır.”

Yorumlar
Yorum Gönder