Türk devletini zengin etmeyin



40 yıldır Almanya’da yaşayan Xezal Yaltı, Kürt halkına soykırım uygulayan Türkiye’ye karşı sürdürülen boykot kampanyasının önemine dikkat çekerken şu vurguyu yaptı: “Türk kuyumculardan 40-50 bin Euro’ya varan ziynet eşyası alıyorlar. Bilerek ya da bilmeyerek bu savaşa ortak oluyorlar. Bunu ahlâki ve insani olarak doğru bulmuyorum.”

M. ZAHİT EKİNCİ / HAMBURG
Xezal Yaltı, evli ve 3 çocuk annesi Êzîdî bir kadın. Yaklaşık 40 senedir Celle kentinde yaşayan Xezal, bir yıldan beri Celle DKTM Eşbaşkanlığını yürütüyor. Erkek egemen yaklaşımlara rağmen eşbaşkanlığın hakkını vermeye çalıştığını anlatan Xezal, devam eden Türk turizmi ve boykotu kampanyasına ilişkin ise Avrupa’da yaşayan Êzîdîlere sesleniyor: “Aldığınız altınlarla Türk devletini zengin etmeyin.”

Êlîh’in Qubîn ilçesine bağlı Hecrê köyü doğumlu Xezal, ekonomik sorunlar ve Êzîdî kimliğinden dolayı yaşadıkları sorunlardan dolayı ailesinin Almanya’ya geldiğini söylüyor. Askerlerin köylerine sık sık baskın yaptığını ve devletin koruculuk dayatmasında bulunduğunu anlatan Xezal, hala zihninde dipdiri olan çocukluk günlerinde şahit olduğu baskılara dair şunları anlatıyor: “İlkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Bir sabah kalktığımızda darbe olduğunu söylediler. Cemselerle köye gelen jandarmalar silah, kitap, kaset ne varsa topluyordu. Daha sonra koruculuk dayatıldı. Birçok insan bizim gibi koruculuğu kabul etmemek için köylerini terk etti. Bunlardan birisi de babamdı. Annemle beraber Almanya’ya geldiğinde yaşım küçük olduğu için onlarla gelemedim.

Kürtçe konuştuğu için daireden kovuldu
Yaşımı büyütmek ve pasaport çıkarmak için dedemle beraber Qubîn’e geldik. Dedem devlet dairesinde Kürtçe konuştuğu için bizi kovdular. Daha sonra pasaport verdiklerinde ise kasıtlı olarak doğum tarihimi yanlış yazdılar. ‘Dedene söyle bir dahaki sefer Türkçe öğrenip gelsin buraya’ diye de hakaret ettiler. Bunların hiçbiri unutulacak gibi değildi. Küçük bir çocuk olarak dedemin eteğine yapışmıştım. Yaşadıklarımdan dolayı hep asker ve polisten korkuyordum.”

Celle’deki ilk dernek
Almanya’ya ailesinin yanına geldikten sonra okula gidemediğini anlatan Xezal, “Hatırlıyorum, okula gitmediğim için okula giden kardeşimin çantasına sarılıp ağlıyordum. Ülkedeyken ikimiz de okula gidiyorduk. Ama yaşım büyütüldüğü için burada okula gidemedim” diyor. Xezal, henüz 16’sındayken de evlendirildiğini anlatıyor.
Almanya’da Êzîdîlerin çoğunlukla yaşadığı Celle’de Kürt derneğine yakınında bir evde oturduklarını anlatan Xezal, “Celle’ye ilk geldiğim zaman evimizin hemen yanında dernek vardı. Bu aynı zamanda Celle’deki ilk dernekti” diyor.

İlk devrimcilerle büyüdü
Kültürünü yaşayabilen ve anadiliyle konuşulan bir ortamda büyüdüğünü aktaran Xezal, “Ailem yurtseverdi. Arkadaşlar sürekli bize gelip gidiyordu. Bêrîvan (Binevş Agal), Ali Agal, Zeki Şengalî, Abdullah Sevgat ilk tanıdığım devrimcilerdi. Sürekli bize gelir giderlerdi. Özellikle Şehit Bêrîvan beni çok severdi. Beni havaya kaldırıp ‘delalê’ deyişini hiç unutmuyorum” diye anlatıyor.

Dernekler bir başkaydı
O zamanın devrimci ilişkilerinin daha samimi ve daha yoldaşça olduğunu anlatan Xezal şöyle devam ediyor: “İnsanlar birbirlerini daha farklı bir biçimde seviyordu. Sevinçler kadar acılar da paylaşılıyordu. Dernek her zaman doluydu. Maddi durumu iyi olmayan bazı insanların düğünü burada yapılıyordu. Ben ve eşim Salih de yurtseverlik konusunda üzerimize düşeni yapıyorduk. Celle’de Dicle SV adında bir futbol takımımız vardı. Eşim bu takımla ilgilenirken ben de hem dernek hem de entegrasyonla ilgili çalışmalar yapıyordum.”

Mücadeleyle kendimi buldum
Özgürlük mücadelesinin hayatına anlam kattığını vurgulayan Xezal, “Diyebilirim ki mücadeleyi tanımakla kendimi yeniden buldum. Bendeki olumlu gelişmeler birçok insanın dikkatinden kaçmıyordu. Birçok insan ‘Xezal sen bambaşka bir insan olmuşsun’ diyorlardı. Dediğim gibi o zamanlar insani ve devrimci ilişkiler daha sıcaktı. Devrimcilik hukuku kadar komşuluk ve akrabalık hukuku da vardı. Herkes birbirinin yardımına koşmak için can atardı mesela. Şimdikiyle kıyaslanamayacak kadar güzel ilişkilerdi. Maalesef zamanımızda insanlar birbirleriyle konuşmaktan aciz…”

Egemen yaklaşımlara boyun eğmedi
Uzun yıllardır dernek çalışmalarında yer alan Xezal, DKTM eşbaşkanlığı görevini yürütüyor. Görevi kapsamında yapılan işleri anlatan Xezal, ”Eşbaşkan seçildiğim zaman birçok erkek bunu çok yadırgadı. Beni ciddiye almadılar. Yaptığım hiçbir işi takdir etmediler. Ama ben gücüm yettiği kadar halkıma hizmet etmeye çalıştım ve hâlâ da etmek istiyorum. Birçok kadın çalışmasına imza attık. Alman kadınlarla ve solcularla iyi ilişkiler geliştirdik. Hêvî Kadın Vakfı’nı kurduk. Bunun yanı sıra  entegrasyon çalışması yürüttük ve çalışmalarımız devam ediyor. Her şeye rağmen bu onurlu yolda yürümeye devam ediyoruz” diyor.

Savaşa ortak olmayın
Xezal Yaltı, bir süredir devam eden Türk turizmi ve mallarını boykot kampanyasının önemine de vurgu yaparak şu çağrıda bulunuyor: “Ülkemizde yıkıcı ve eşit olmayan bir savaş var. Birçok insanımız hâlâ bunun bilincinde değil. Birçok insan ‘bize dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyor. Kürdistan’daki savaş hepimizin kaderini belirleyen bir savaş. Buna karşı kayıtsız kalamayız. Boykot kampanyası da buna yönelik önemli bir adım. Birçok Êzîdî aile çocuklarını evlendirdikleri zaman gidip Türk kuyumculardan 40-50 bin euroya varan ziynet eşyası alıyorlar. Hatta bununla yetinmeyen birçok aile, özellikle Türkiye’ye gidip alışverişlerini yapıyor. Bilerek ya da bilmeyerek bu savaşa ortak oluyorlar. Ben prensip olarak zaten yıllardır Türk marketlerinden alışveriş yapmıyorum. Bunu ahlâki ve insani olarak doğru bulmuyorum. Halkımızın bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Bunun yanı sıra Türk dizilerini bile izlememek gerekiyor, evimize hiçbir Türk kanalını almamak gerekiyor. Anadilimizle konuşmak ve bunu çocuklarımıza öğretmek de bu kampanyanın bir parçasıdır.”

Yorumlar